Amerika’ya Giden Her Türk’ü Alışmaya Zorlayacak 10 Durum

Amerika’ya Giden Her Türk’ü Alışmaya Zorlayacak 10 Durum

Bir hayaliniz var; Amerika’ya gitmek. Hatta biletiniz, valiziniz her şeyiniz hazır. Fakat bir Türk olarak alışmanızın zor olacağı hatta bazen sabrınızı sınayacak bazı koşullar vardır. Neler mi? Buyrun başlayalım.

1. Birim dönüştürme hesapları

1. Birim dönüştürme hesapları

Bazı şeyler vardır, yerine başka bir şey koyamazsınız ya hani. İşte tam da bu.. İlk zamanlarda inatla her şeyi metre, kilogram, celcius olarak göreceksiniz. Hatta arabada giderken ibreyi 70’te görünce yavaş gittiğinizi bile düşünebilirsiniz (mil/saat olduğunu unutarak). Markette domates alırken asla onun ağırlığını ölçemeyeceksiniz. Hatta bir süre sonra bunları dönüştürmeye çalışırken matematiğinizi bile geliştirebilirsiniz. Başlıca bahsetmek gerekirse; 1 kg=2.20 pound (lbs), 1 metre=3.2 feet (fit), 1 mil=1.6 km’dir. Ve tabii sıcaklık birimi olan fahrenheit’tan 32 çıkararak 1.8’e bölmekten gına gelebilir… Ya da telefonunuza dönüştürücü mobil uygulaması indirerek işinizi kolaylaştırabilirsiniz.

2. Vazgeçilmez 3 ile çarpma alışkanlığı

2. Vazgeçilmez 3 ile çarpma alışkanlığı

Markete girdiğimizde gözümüz ilk önce bi’ fiyatları keser. Her şeyi sepete atmadan önce günün dolar kuruyla çarparsınız ve “ayy çok pahalı buu” diyerek almayabilirsiniz. Aslında o an şunu unuturuz, Amerika’da yaşam masrafları pahalı değildir, Türkiye’den oraya götürülen parayı harcamak pahalıdır. Dolar kazanmaya başlayıp bu duruma alıştığınız zaman bu hesabı bırakır “yaaa zaten dolar kazanıyoruz” diyebilirsiniz. Hatta size şunu söyleyeyim ki, Türkiye’ye dönünce her şeyi 3’e bölmeye başlayabilirsiniz. 🙂

3. Madeni paralar ve değerleri arasındaki terslik

3. Madeni paralar ve değerleri arasındaki terslik

Normalde bildiğimiz üzere madeni paralarda boyut olarak büyük olan paha olarak da değerlidir. Böyle midir sahiden? Amerika’da hayır. Parayla iç içe olacağınız bir iş yapacaksanız bu duruma alışmanız çok sinir bozucu olacaktır. Kısaca bahsetmek gerekirse, madeni 1 doları pek göremezsiniz çok nadirdir. Ondan sonra en büyük ve en değerlisi quarter (25 cent)’dır. Daha sonra dime (10 cent), nickel (5 cent) ve en küçüğü olan penny (1 cent)’tir. Tuhaf olan ve alışmakta zorlanacağınız nokta ise, 5 cent 10 centten boyut olarak daha büyüktür. Para sayarken kendinizi kafanız karışmış bir şekilde tekrar başa dönerken bulabilirsiniz. 🙂

4. Trafik alışkanlıkları

4. Trafik alışkanlıkları

Çok şaşkınlıklar yaşayabileceğiniz, alışmakta zorlanacağınız fakat Türkiye’ye dönünce de çok tehlikeli olabilecek durumlar bunlar:

1. Öncelikle trafikte öncelik her zaman yayalar ve bisikletlilerdedir. Yani siz caddenin kenarında yürürken yüzünüzü caddeye çevirdiğiniz anda şoförler karşıya geçeceğinizi anlar ve muhakkak yol verirler. Eğer size yakın durmuşlarsa geri geri bile giderler. Evet yanlış duymadınız, geniş bir geçiş alanına sahip olsanız bile geri geri gidip yol veriyorlar. Şunu da belirtelim, yaya geçidi haricinde karşıya geçmek kesinlikle yasaktır. İnsanlar birden size tuhaf gözlerle bakabilir, araçlar kaza olmuşçasına aniden durabilir ve tüm gözler üzerinizde olur. Aman dikkat!

Yaya geçitlerindeki direklerde yayalar için bir düğme bulunuyor ve karşıya geçmek isteyen kişi o düğmeye basıyor. Kısa süre sonra ise araçlara kırmızı ışık yanıyor ve siz geçiyorsunuz. İlk zamanlar tabii ben bunu bilmediğim için 10 dakika kadar ışığın yanmasını beklemiştim. Ben yaptım siz yapmayın, o düğmeye basın.

2. Bahsetmek gereken bir husus da, caddelerin en sağında mutlaka bir bisiklet yolu vardır. Tüm bisikletliler orayı kullanırlar ve araçlar yanınızdan geçerken asla size yakın geçmezler, size rahat sürüş alanı sağlarlar. Millet olarak ilk zamanlar bu güzel kurallara alışmakta zorlanabiliriz fakat Türkiye’ye dönünce dikkatli olmakta fayda var. 🙂

5. Kapılara dikkat!

5. Kapılara dikkat!

Bildiğiniz üzere ülkemizde kapılar içe açılır. Yani bir mağazaya, markete herhangi bir yere girerken giriş kapısını iterek açarsınız. İşte orada bunu yapamayacaksınız. Çünkü kapılar dışa açılıyor. Ben ilk zamanlar sürekli kapılara çarpıyordum ve çok sinir bozan bu duruma alışmam en az 1 ayımı almıştı, belki de daha fazla. Alışacak mısınız? Tabii ki evet. Ama tam da Türkiye’ye dönerken tam anlamıyla alışmış oluyorsunuz ve bu defa Türkiye’deki sisteme tekrar alışmak zor oluyor.

6. Tuvalet kapıları sorunsalı

6. Tuvalet kapıları sorunsalı

Ülke dışında halka açık tuvaleti ilk kullandığım yer Amsterdam Havalimanında aktarma beklerken olmuştu. Çok kalabalık, uzun ve tek sıralı bir de kuyruk vardı. Beni şaşırtan şey ise kapıyı kapattığınızda yaklaşık 2 parmaklık bir boşluk kalması olmuştu. Yani dışarıyı rahatlıkla görebiliyorsunuz ve dışarıdan da sizi görebiliyor insanlar. İzlenme duygusu ilk başlarda alışması zor olan önemli bir konudur. Fakat zamanla insanların sizi izlemediğini fark edince alışıyorsunuz. Bu durumun sebeplerinde ise ekonomik olması, güvenli olması, acil ihtiyaçlara yanıt verilebilmesi ve dolu olup olmadığını belli etmesi gibi durumlar yatmaktadır.

7. Amerikan çocuklarını mıncırarak sevememek

7. Amerikan çocuklarını mıncırarak sevememek

Hemen hemen hepimizde tatlı bir çocuk görünce sevmeden duramayız. Gidip yanaklarını sıkarak oynayasımız, hoppala falan yapasımız gelir. Amerika’da bunu aklınızdan bile geçirmeyin aman aman. Orada bir bebeği/çocuğu sevmeye kalkışırsanız ailesinden azar işitebilirsiniz. Sebebi bilinmemekle birlikte kültürden dolayı, temizlik-titizlik veya güvenlikten dolayı olduğunu tahmin ediyoruz. Siz siz olun bu gibi durumlarda uzaktan sevmekle yetinin 🙂

8. Sinir bozan kısaltmalar

8. Sinir bozan kısaltmalar

İngilizce’de kısaltmalar çok kullanılır. Bir kısmı bildiğimiz gibi; gonna (going to), wanna (want to), cuz (because), pls (please)… Fakat bunların sayısız bir kısmını ise hiç görmemişizdir sanırım. Bundan olsa gerek ki menajerimin attığı mesajdaki “2ma” (tomorrow) kelimesinin ne olduğunu anlayana kadar harcadığım enerjiyi atomu parçalamaya kullanabilirdim. Belli başlı örnek vermek gerekirse; m8y (mighty), be4 (before), 10x (thanks), gr8 (great), x (kiss), 10q (thank you), dunno (don’t know) ve bu liste bitmez. Eğer Amerika’ya gitmek gibi bir niyetiniz var ise bu kısatmaları (abbreviations) öğrenmenizi tavsiye ederim.

9. Kasada yaşayacağınız ilk şok

9. Kasada yaşayacağınız ilk şok

Aldığınız ürünün fiyatı kasada artacaktır. Yanlış duymadınız, kasaya gittiğinizde ücret hesabınızdan daha fazla çıkabilir, alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın o an. Çünkü Amerika’da aldığınız ürünlerin vergi ücreti, etiket fiyatının üzerine kasada işlem gördüğü sırada eklenir. Mesela etiket fiyatı 5 dolar olan bir ürün aldığınızda kasada 5.50 olabilir (eyalete göre değişebilmektedir). Zamanla bunun hesabı beyin yakar hale gelecektir.

10. Türk yemekleri olmadan yaşamak mı?

10. Türk yemekleri olmadan yaşamak mı?

Gelelim en acıklı, en ağlamaklı konuya. Zaten zayıf birisi olmama rağmen oraya gittiğimde en az 3 kilo vermiştim. Kebapsız, mantısız, lahmacunsuz, simit-ayransız, baklavasız, sarma-dolmasız, çiğ köftesiz, Türk kahvesiz -ve daha çok şeysiz- bir yaşama hazır mısınız? Hele ki iyi bir mutfak kültürü olan bir memlekettenseniz. Bir Adanalı olarak sınırlarımı zorladım diyebilirim. Elinizden geldiğince malzeme alarak ortak mutfak alanında yemek yapmaya çalışın, yoksa fast foodlar bünyenizde yan etki olarak kilo yapabilir bizden söylemesi. Siz şimdiden bu koşullara alışmaya çalışmaya başlasanız iyi edersiniz 🙂

Amerika'ya alışma süreci ile ilgili bu içerikleri de mutlaka okuyun!

YAZAR HAKKINDA
Kübra Kılınç

EDUMAG Yazarı