Work and Travel’da Cankurtaranlık: Hangi Birini Kurtaracağız?

Work and Travel’da Cankurtaranlık: Hangi Birini Kurtaracağız?

Cankurtaran. Canı kurtaran. Şartlar olgunlaştığı, gereğini olduğu durumlarda daha öncesinde aldığı eğitimler neticesinde bir bireyin canını kurtarma sorumluluğunu alan. Peki kendi canımızı mı kurtaracağız, havuzdaki İngilizce konuşan adamınkini mi? Bu ülkede herkese yetecek kadar kurtarılacak can var.

Work and Travel kapsamında, icra edilmesi parantez içerisinde en kolay, aynı zamanda birim zaman-para dengesinde, saati başına en çok para kazanılan mesleklerden biri olarak nitelendirilen cankurtaranlık; gerçekten can kurtarmak, sonsuz güven içerisinde emanet edilen yaşamların (en azından “büyük Amerika vatandaşı” belki de sizden daha çok sizin mesleğinize güven duyup itibar gösteriyor) sorumluluğunu üzerine almayı mı ifade ediyor? Bu ilk soruydu. Birinci ağızdan bunu deneyimleyen birinden dinlemekten daha iyisi var mıdır? Daha da önemli cevaplar içerecek ikinci soruydu.

“Olmamalıdır” şeklindeki yanıtın ardından, 2017 yazını Work and Travel bünyesinde ABD’nin Massachusetts Eyaleti’ne bağlı Boston şehrinde cankurtaran olarak geçirme tercihinde bulunan ben; hayatımın hem en doğru, hem en can alıcı, hem de en zorlayıcı kararlarından birini vermiş olduğumu, havaalanında gözü yaşlı anne ve babama bakarken zerre farkında değildim. Yaşadığımız anın ne kadar farkında olurmuşuz ki?

Daha öncesinde kulağıma fısıldananlar, internet aracılığıyla elde edilenler, kısacası soru işaretleri-belirsizliklerle dolu beynime çok daha fazlasını eklemekten başka bir işe yaramayacak bilgi kırıntıları eşliğinde 14 Haziran 2017 tarihinde Hollanda aktarmalı Boston uçuşumu gerçekleştirmiş bulundum. Tablo betimlemesi: Arkamda gözü yaşlı bir anne, geleceği görürcesine “daha büyük bir oğula” bakan bir baba ve içerisine gireceği yeni hayat deneyimini “hadi gel bakalım” şeklinde karşılayan bir birey.

Work and Travel yapmış ya da yapmamış her bireyin sahip olduğu dinamiklere bir üst perspektiften olmak üzere çok daha fazlasıyla hazır olan, her şeye tekrar belirtme gereği hissederek “her şeye” hazırlıklı olarak giden beni dahi şaşırtan, üzen, sinirlendiren, ağlatan, moralimi bozan, mutlu eden, huzur veren, güven yaratan anılar mı? Yazının konusunu bunlar oluşturacak.

Bir cankurtaranın tavsiyeleri adı altında “bazen” pek akıcı olmayan yazı üslubumu daha okunaklı kılmak adına başlıklar ile aktaracağım. Bu anılar yıllardır gördüğümüz yazıya atıfta bulunarak, “hiçbir surette hayal ürünü olmamakta ve tamamen gerçeği yansıtmaktadır”. Tutmasını biliriz de, kemiği yok bunun…

Work and Travel İngilizce geliştirir mi?

Mevcut İngilizce seviyesini yükseltmek, konuşmak anlamında bir ya da birkaç üst seviyede yer almak adına, bugüne dek edinilenlerin aksine pek de aşina olmadığımız “yabancı” bireylerle arkadaş olmak Work and Travel bünyesinde sahip olunabilecek en büyük deneyimlerden biri olacaktır. “Türklerden uzak durun” şeklinde başlayacak tavsiyem neticesinde kendi kültürünüzden bireyleri bari Amerika’da yanınızdan uzaklaştırmanız yönünde bir telkinde bulunarak ülkemizin, ülkemiz insanının Avrupa’nın küçücük ülkelerindeki bireylerinden dahi kendini geliştirmek, birey olmak adına ne denli geride olduğu gerçeğini idrak ederek işe başlayın.

Work and Travel bize ne kazandırır?

Para kazanmaya yönelik bakış açılarından tutun, kendi alışverişini kendi yapma, karşılaştığı tüm sorunlarla kendi baş etme, kısacası “kendi yaşamına hükmetme” kapsamında yıllardır edindiğimiz Türk arkadaşlıklarından çok daha farklı bir durumla karşılaşacağınız yabancı arkadaşlarınız, İngilizcenizden ziyade yaşama, ileride sahip olmanız gereken yaşama-karaktere dair net gözlemler yapmanıza, radikal kararlar almanıza sebep olacaktır. Onların kültürlerinden, karakterlerinden ve bakış açılarından alacağınız her bilginin külüne muhtaç olduğunuz bir ortamda, olabildiğince kendileriyle zaman geçirin. Alışverişe çıkın, çalıştığınız bölgedeki turistik bölgelere ziyaretler gerçekleştirin (Yazar burada “hayatımın en güzel günü” olarak betimlediği Niagara Şelaleleri gezisine bir Ukraynalı ve bir Ermeni arkadaşıyla çıktığını anımsatma gereği hissediyor), yemek yapın, spor yapın, aklınıza ne geliyorsa bunu pratiğe dökün. Bu insanlar size zarar vermeyecek, yaptıkları ile her anlamda hayatınıza artılar katacaktır. Prenseslikten-prenslikten sıyrılma sürecinde gerçek hayata merhaba dediğiniz ortamda, yanınızda olacak insanlar bunlar olacaktır. Selam olsun Ivan ve Yuri’ye.

Work and Travel tek mi yapmalı?

Tek olun. Az önceki başlıkta bahsetmemden kaynaklı olarak çok uzatma gereksinimi duymayacağım tavsiyede Work and Travel’ın iş kısmı sonrası çıkacağınız seyahat dahil olmak üzere her şeyi tek yapmaya gayret gösterin. Bireysellik, ben olma, bencil olma kültürünü dünyaya akseden, empoze eden yegane ülkede kendi isteğinizle bulunduğunuz gerçeği altında tek-bir olmaya gayret edin. Hayat artık o kadar da sert vurmamaya başlayacak. Bugün acı çekiyor olabilirsiniz; fakat uğruna çok çaba sarf ettiğiniz gelecek sizin olacak.

Work and Travel programında işveren ile ilişkiniz nasıl olmalı?

Asıl patron kim? Çalışma arkadaşlarınıza daha fazla çalışma saati, para verildiği bir ortamda (nitekim benim şirketim Moldova menşeili bir şirket olmakla birlikte cankurtaran nüfusunda etraf Slovak, Çek, Moldovalı kaynıyordu), fırsat eşitliği varlığında daha elverişsiz koşullarda çalıştırıldığınızda ağzınızı açmayın. Evet, gerçekten ağzınızı açmayın. Haksızlığa bu yazıyı okuyanlar arasında şu güne dek kimsenin benim kadar karşı gelenin olmadığını düşündüğüm bir durumda, susun. Kabullenmeyin; fakat susun. Doğru bildiğinizi, içinizden gerçekten geçeni yaptığınızda, işinizi hakkıyla yapıp kendinizi ve havaalanında gözü yaşlı bıraktığınız annenizi hakkıyla temsil ettiğiniz takdirde sorular çözüme kavuşmakla kalmayıp, aleyhte olan durumlar fazlasına lehine çevrilecektir. Kaderci bir anlayış değil, yaşanmışlıkların ifadesidir.

Karşılacaklarınız için hazır olun!

Her şeye hazırlıklı gitme konusunda anlaştığımızı düşünüyorum. Araba kullanmaya, bisiklet sürmeye, üşümeye, kişisel bakımınıza yeteri kadar özen göstermemeye, yürümeye, aç kalmaya, Amerikan vatandaşları ve genellikle tek taraflı işleyen şikayet mekanizmalarına (Onlar sizi şikayet edebilir, hemen çeki düzen sağlamanız istenir. Sizin onlar hakkındaki şikayetleriniz çözüme kavuşma noktasında hükümsüzdür) her şeye hazırlıklı olun. Merak etmeyin, para tasarrufundan tutun, zaman ve enerji yönetimine kadar her şeyi yapar hale geleceksiniz. Maydanoz en sevdiğim sebze haline geldi!

Work and Travel’da cankurtaranlık zor mu?

Son olarak cankurtaranlık özelinde birkaç kelam etmem gerekirse; cankurtaranlık edindiğim deneyimlere göre gerçekten oldukça rahat bir iş kolu durumunda. Günlük 10-12 saate varan mesaileriniz olmakla birlikte bu 10-12 saat boyunca havuzda insan olmadığı müddetçe üstünde üniformanız, elinizde kitabınız, “fanny pack”inizde gizlice cep telefonunuz tüm gün oturmakta, kendinize, kendi hayatınıza dair felsefi sorular sormaya fazlasıyla zaman bulmakta olacaksınız.

Cankurtaran olmadan evvel Türkiye’de aldığınız 3 günü sınıfta, 1 koca günü havuzda olmak üzere gerçekleştirilen eğitimler ile öğrendiklerinizin test edileceği ve 1-2 havuz antrenmanı sizin sıkıcı günlerinize bir hareketlilik katacak. Boston’daki havuz antrenmanları hava ve havuz sıcaklığının 7-8 derece olduğu zamanlarda yapıldıysa da belki siz daha şanslı bir bölgede bu eğitimlerin üstesinden gelebileceksiniz.

Her ne kadar elzem olmasa da, hatta yabancı arkadaşlarım haricinde Türk arkadaşlarımın hiç birinde görmediğim spor unsurunu eğer ki yoksa şimdiden hayatınıza adapte etmeye başlayın. İyi görünümlü bir cankurtaran “büyük ABD vatandaşı” karşısında sizin naçizane öz güven sığınağınız olacaktır. Kaldı ki genetik açıdan zaten sizden kat ve kat üstün olan Kuzey Avrupalılar’a bari bir iki kat yaklaşmış olun.

Tavsiyeler, öneriler, fikirler, fısıltılar, bilgi kırıntıları… Hepsinin sonunda yine yaşayan bilir durumu yaşanacaktır. Siz iyisi mi musibeti yaşayın, ama nasihatları da aklınızın bir köşesinde tutun. Endişelenmeyin, bu yazıyı okuyorsanız birey olma, bir beden büyük gömleği giyme sürecine başladınız bile. Süreç sancılı, sonu katkılı olacaktır. Ne geçmişe hükmedebilir, ne de geleceğe müdahale edebilirsiniz. Tek sahip olduğunuz şey “şu an”dır. “Bu andan” başlayarak süreci lehinize, gerçekten kendi istediğiniz gibi yönetmeye başlayın. Unutmadan ben anı yaşamayı Ukraynalı Ivan’dan öğrendim. O ve onun sabahtan başlayarak tüm gün dinlettiği hip-hop müzikleri… Tarkan’ı o da tanıyormuş.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Soru ve düşüncelerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz.

Önceki yazımı okumak için : Bir Öğrencinin Work and Travel Yorumları: ”Rüzgar Gibi Geçti”

Work and Travel'da cankurtaranlık ile ilgili bu içerikleri de mutlaka okuyun!

YAZAR HAKKINDA
Ata Ateş

Istanbul University / Journalism | 2017 Work and Travel participant