Avrupa’da Tek Başına, Hem de Kız Başına!

Avrupa’da Tek Başına, Hem de Kız Başına!

Herkesin bir hikayesi var aslında, ben de kendiminkinden bahsetmek istiyorum biraz.

Vize çıkarmıştım tek bir ülke amaçlıydı ve 50 günlük çıkmıştı. Kafamda böyle gezme düşüncesi yoktu ama ”Napıyorsun Gülbahar” dedim. ”Bir daha bu fırsat ne zaman geçecek eline” hayatımın en kötü dönemiydi dediğim anda ve belki de en umutsuz olduğum dönemde bir arkadaşımın bahsetmesiyle ben de bu zehre dahil oldum. Ne mi yaptım? Avrupa’da tek başına, hem de kız başına yola çıktım. Nasıl başladığına birlikte göz atalım

Yurtdışına gitmek için bir motivasyonunuz olsun.

Evet, o kötü dönemden kurtulmak için plan kuruyordum fakat buradaki postları okumak, yaşanmışlıkları okumanın da itikleyici, bilgilendirici ve gaza getirici unsurundan faydalandığım için yazma isteğinde bulundum. Özellikle ”kadın arkadaşlar yapamaz, edemez, zor, tek mi gibi şeylere hiç kulak asmayın.” Ben abimin ”Sen bu pasaportu ÇEYİZinde kullanırsın” dediği günleri de hatırlıyorum kulağı çınlasın 😀

Siz yola çıkın, yüreği güzel insanlar elbet sizinle oluyor.

Zorluklarla karşılaşmıyor musunuz? Evet, onlar da oluyor. Her şey toz pembe değil elbet ama her şey zorluklarıyla güzeldir değil mi?

Tek başınıza kalınca kendinizle konuşma fırsatınız çok oluyor yolda kendi benliğinizi buluyorsunuz, geçmişe gidip ben şimdiye kadar aslında neyi niçin, ne kadar, kimin için yaptım diyorsunuz gittiğiniz o şehirlerin kalabalığında insanları o hengamede inceleyip ya bende bu hengamede yok oluyormuşum aslında birçok şey saçma geliyor, o üzüldüğünüz takıldığınız şeyler bunların dışında o özgürlük duygusu var ya. İşte onun yerini hiçbir şey tutmuyor zaten tüm benliğinizi sarıyor. O yüzden imkan buldukça çıkın, gidin çünkü yaşam çoook kısa ve unutmayın insanlar gider hatıralar kalır.

Biraz da yolculuğumdan bahsetmek istiyorum;

Yunanistan

İlk yolculuğum Yunanistan’da başladı Atina ve adasını gördüm. Burada bir süre kaldım. Atina’da Syntagma’ya (merkeze) gittikten sonra Parlamento Binası, National Garden, Akropolis’i muhakak görün. Yürüyerek hallettim ben çoğunu zaten çıktığınız tepelere, girdiğiniz o dar sokaklara aşık olabilirsiniz. O çıktığınız tepelerde gün batımını muhakkak izleyin.

Ada sahillerinde bekliyorum!

Yunanistan’da Sakız Adası’nda (Chios) pyrgi, mesta, emborios
güzelliğinin yanında o muhteşem deniz ürünlerini yerken uzonuzu Meltemaki’de içebilirsiniz. Ardından gelen karpuzaki ikramını tadabilirsiniz. Hem de Çeşme, Alaçatı, Bodrum pahalılığına karşı daha uyguna.

İspanya

Asıl buradan sonra başladı benim için. İspanya yolculuğum o Akdeniz insanının sıcaklığı da başkaydı. En çok tapas geleneğini sevdim zamanında padişahın yayımladığı bir ferman ile alkolün yanında yiyecek servisi olan bir gelenek 2 Euro’ya bira söyleyip yanındaki ücretsiz patates ve tavuğuyla gayet doyuyordum 😀

Siesta olayı (öğle uykusu) ile ilk Yunanistan ve İspanya’da karşılaştım. Özellikle Yunanistan’da ”Ne zaman açılır bu dükkan dediğimde yarın belki cevabıyla ya bunlar boşuna batmamış yiaa” da demedim değil. Ama Sevilla’nın 41 derece sıcağında aslında biyolojik saati düşünüp zaten çok da verim alınamaz ki bu insanlardan deyip haklı bulduğum şey SİESTA’dır benim nazarımda. Siestalar siestalar beni yollarda bıraktılar. Bakınız efenim işçiler açısından hem sevdiğim, yolda açık dükkan bulamadığım için sevemediğim şeydir.

Endülüs, Katalan, Bask bölgesi hepsi çok farklı birbirinden. Endülüs Bölgesi’ndeki Cordoba, Granada gibi şehirler birçok medeniyete şahitlik etmiş. Granada özellikle içinde barındırdığı Alhambra, Alcazar gibi yerlerle birçok medeniyete tanıklık etmiş. Buralara gittiğinizde pionana tatlısı tadılabilir. İspanya deyince akla gelen Sangria ve yazlık tercih edilen tintodo verano tadılabilir. Yazlık olan daha güzeldi bence:)

İspanya’da gezilebilecek şehirler: Endülüs, Katalonya, Bask buralarda Endülüs bölgesinde Cordoba, Granada, Malaga üçlüsünü es geçmeyin. Katalonya denince Barselona olmadan olmaz. Bask bölgesinde Bilbao’yu tek geçerim o muhteşem doğa güzelliğiyle.

Game of Thrones sevenler bilir birçok şehrinde çekim yapıldığını. Ben Cordoba, Sevilla ve Bilbao’yu görme fırsatı buldum ve buralarda bayağı heyecanlandım o sahneleri gördükçe, dragon var dediler gittik hoş göremedik ama olsundu:)

Dünyanın en büyük 3. ve 4. katedralini Sevilla ve Granada’da görmeniz mümkün. Sevilla’da Plaza da Espana’da kendinizden biraz geçmeniz çok doğal, harika bir yer!

Katalan bölgesi Endülüs Bölgesi’nden epey farklı ve pahalı özellikle. Barcelona zaten çok kozmopolit bir yer İspanya’nın İstanbul’u diyebilirim. Ama oraya gitmişken Reina Caddesindeki klasik müziğin eşlik ettiği su gösterisini muhakkak izleyin derim. Ayrıca Sagrada Familia, Nou Camp vs görebilirsiniz. Madrid de Del Sol ve Retrio Park görülmeye değer. Onun dışında çok da esprisi yok zannımca. Yine Santigo Bernebau’yu görebilirsiniz ama Messi ve Barca daha mühim bence.

Bilbao yani kuzeydeki Bask Bölgesi güneyden sonra iyi çarpıyor ama tam bir doğa harikası gerçekten ama yağmurlara ve kuzeyin soğuklarına hazırlıklı olun derim. Athletic Bilbao stadının üstünde yer alan kafeye de uğramadan geçmeyin bence.

Her bölgenin ayrı bir güzelliği vardı. Huelva’da; İsla Cristina Camping ve Giralda’da festivale katılabilirsiniz. Elverişli olan o yerde kamp kurmanızı tavsiye edilir.

Yolunuzu Portekiz’den geçirmek istiyorsanız İspanya’da Huelva’ya yol alın. Huelva’ya kadar gitmişken rotanızı Albufeira sahillerine yöneltin, orada gece latin müziğinin ve gün batımının keyfini çıkarın. Oradan da ver elini Lizbon. Portekiz’e kadar da gidilmeye değer bence. O latin müziğinin güzelliğine aşık oluyor insan.

Doyasıya gezmek kolay değil ama zor olan daha güzel değil mi?

Her şehirde başka insanlar tanıdım ve yüreği güzel insanlardı bunlar havalimanında da yattım, hostelde de, arkadaşta da, arkadaşın arkadaşında da. Demem o ki kolay değil ama zor olan daha güzel değil mi.

Dönüş yolunda Paris’teyken Notr Dame ve Eyfel’in orada zaman kavramını yitirip neyse Eyfel’in altında uyurum deyip kocaman sıçanı görünce vazgeçip bir de üstüne yağıştan kaçmak için metroya binip son RER trenini kaçırdım.

Not: Şimdi maddiyatla ilgili sorusu olan olacaktır öğrenciyken son çalıştığım 6-7 aylık part time işten olan birikim ile işten istifa edip mezuniyetin de vermiş olduğu rahatlıkla ve ailemden tek kuruş almadan yaklaşık 40 gün boyunca 4 ülke yaklaşık 10 küsür şehir gördüğüm bir yolculuktur. Bazı şeyler ertelemeye gelmiyor.

Çoğu zaman başkalarıyla plan kurarız ve bu olmaz hep ertelenir. Evet insanlar bize uymak zorunda da değil. Aslında siz tek çıkın. Zaten güzel insanlar sizinle oluyor hiç merak etmeyin.

Vee tabi ki yabancı dil olayından korkmayın.

Sıfıra yakın İngilizce ile gittim. Orada mecbur kalınca bülbül gibi oluyorsunuz. Hem bir sürü yol var, google translate’in çevrimdışı aplikasyonu çok iş görüyor. Ben sıfırla gidip A2 yapıp geldim valla. En kötü turistik İngilizcem oldu 😀

Gezmenin tek kötü yanı var.

Bir kez ruhunuza işlenirse gezginlik, sonra o ruh bedenden çıkmayana kadar çıkmıyor. Dikkat, alışkanlık yapabilir a dostlar. Sonra dönüşte de bir takım sıkıntılar çekebilirsiniz. Ama olsun en kötü bağımlılığımız bu olsun yahu, yolunuz açık olsun.

Seyahat ile ilgili bu içerikleri de mutlaka okuyun!

YAZAR HAKKINDA
Gülbahar Kaya

İstanbul Üniversitesi / Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler
~ You can. You should. And if you start, you will.