Kuzey İtalya ve Güney İtalya Farkı
Kuzey ve Güney İtalya çizgisi Roma baz alınarak çizilir. Ancak güneyinde de olsanız, kuzeyinde de olsanız, Roma’da da olsanız en sık duyacağınız kelimedir, “Alloraaa…” İşte bu bağırtıyı duyduğunuz zaman anlamını bilmeseniz de “Hoş geldiniz İtalya’ya” olarak kabul edebilirsiniz.
Roma işte bu şirin Akdeniz ülkesini ortadan ikiye bölüyor, bu bölünme sadece Kuzey-Güney diye değil, insanı, tabiatı, mimariyi, sosyal yaşantıyı, ekonomiyi her şeyi ama her şeyi etkiliyor. Mesela güneye indikçe hava da -insanların sıcakkanlılığı, misafirperverliği gibi- sıcacık oluyor. Mesela fiyatlar ucuzluyor, mesela mimari şekil değiştiriyor… Siesta en çok ve en yaygın Güney İtalya’da uygulanıyor. Bizim düğün salonlarını andıran makarnacıları, aşevi çalışanları gibi makarna servisi yapan ustaları, kapı önlerinde boyunlarındaki altın kolyeleriyle kendilerini hemencecik belli eden mafya babaları… İşin garip yanı Güney İtalya’da Mafıusu yani mafya babaları diye ortalıkta gezen adamların tamamı ‘babacık’tır, çünkü gerçek söz sahibi Mafıusa yani kadındır! Terk edilmiş, metruk yapıları, tamamlanmamış inşaatları, çöp yığınları, insanın bir kenardan bakarken bile içine korku salan ıssız sokakları, kalabalık meydanları… Bizim Sulukule’yi aratmayacak çamaşırların yüzeyini tamamen kapladığı apartmanları… Bu ve benzeri birçok şeyi bolca görebilirsiniz Güney İtalya’da.
Kuzey İtalya tam bir Avrupa Beyefendisi, Güney İtalya ise Akdeniz’in hovarda çocuğu… Kuzey’in insanları Güney’e kıyasla daha soğuk, daha ukala, daha düzenli ve bir o kadar da kibar ve yardımseverler.
Güney İtalya denince yine akla ilk gelen güneş, kum, deniz… Gezip gördükten sonra deniz kenarında sarp kayalar üzerine kurulan şehirlerine ve sıcak Akdeniz insanının muhabbetine bayılacaksınız. Tabi bir de mafya mevzusu var, yukarıda da kısmen bahsettim ama yine de es geçmeyeyim.
Sokaklarda yığılı duran çöpleri göreceksiniz, işte bu çöpleri gördüğünüzde şaşırmayın. Çünkü devletle mafyanın anlaşamadığı meselelerin başında gelir bu çöp meselesi. Temeli paraya dayanan bu mesele yüzünden çöpler dönemsel olarak toplanmıyormuş. Mafyanın turistlerden ziyade yerel halk ve devletle sıkıntıları var. En azından Sicilyalılarla yaptığım bazı konuşmalardan anladığım bu oldu, durumu bize bu şekilde anlattılar… Gezerken içiniz rahat olsun, turistlere karşı gayet kibar ve misafirperverler…
Sicilya’da Arap Etkileri
Roma’dan aşağı doğru Napoli kıyılarından Sicilya’ya ulaştığınızda Arap etkisinin giderek arttığını göreceksiniz. Ne alaka demeyin çünkü bir dönem Arap medeniyeti tarafından yönetilmiş. Bunu mimaride ve sosyal yaşantıda görmeniz mümkün. Sicilya’ya yolunuz düşerse Palermo’ya Katanya’dan daha fazla zaman ayırmanızı tavsiye ederim. Palermo’nun masmavi denizinden (Bir otobüs ile 20 dakikalık mesafede) çıkıp sımsıcak kumların üzerine uzandığınızda zamanın geçmemesini belki de durmasını isteyeceksiniz. Ancak huzur kokan, cetvelle çizilmişcesine düz, düzenli, tarihi, eğlenceli sokaklarında dolaşmanın da, yöresel yemeklerin sunulduğu restoranlarında lezzetleri tatmanın da deniz ve kumdan aşağı kalmadığını fark edeceksiniz.
Palermo-Catania arası ulaşımın en kolay yolu tren. Tren penceresinden omuz omza dizilmiş dağlar, dereler, tek tük ağaçlar, geniş bozkırlar, uçsuz bucaksız Akdeniz, sıcacık kumlarla çevrili kıyıları, Catania ve Etna!
(Etna’ya terlik, incecik yazlık kıyafetlerle çıkma gafletinde bulunduğumuz yazı yakında sizinle olacak.)
Dipnot: Güney İtalya’da hırsızlık fazla oluyor dikkat etmenizde fayda var. Özellikle zenci mahallelerinde ve kalabalıkta daha çok dikkatli olunuz. Çünkü zenciler teşkilatlanmış bir şekilde bu işi yapıyorlar. Mesela başımıza geldiği için paylaşıyorum, siz bir sokağa ya da caddeye girdiğiniz zaman hemen etrafınızda türüyorlar, biri yanınızdan geçerken çantanızın fermuarını açıyor, siz fark etmiyorsunuz, yanınızdan geçip gidiyor, sonra bir başkası gelip bir parça alıp gidiyor, bir başkası bir parça daha… Özetle dikkatli olunuz! Mafyadan değil zencilerden korkunuz!
Avrupa Beyefendisi (Kuzey İtalya)
Kuzey İtalya’yı gezdiğinizde ise Avrupa’da olduğunuzu fark edeceksiniz. Hava güneye nazaran daha kasvetlidir. Sokaklar, binalar, arabalar en önemlisi insanlar aklınıza gelen birçok şey düzenlidir. Sokakta yaşayan kediler, köpekler… Sokakların ya da caddelerin düzeninden örnek vermek gerekirse; sokakların, caddelerin yapılış tarihleri tabelalarının altında yazıyor. 1800’lü yıllarda bir cadde yapılmış mesela 4 şerit gidiş 4 şerit geliş ortada 3-4 şerit kadar yeşil alan, kenarlarda 2’şer şerit park, bisiklet ve yürüyüş alanı var.
Yine dünyanın en yaygın sokak kafelerini burada görmeniz mümkün! Bu mükemmel şehir Torino. İtalya’ya giden hemen herkesin unuttuğu ya da Roma, Pisa, Floransa, Milano vs gibi şehirlerin gölgesinde kalmış harika şehir! Biri bana Avrupa’da nerede yaşamak istersin diye sorsa düşünmeden Torino derim. Çünkü unutulan bu şehir, büyüleyici olarak hafızamın bir köşesine kazındı.
İtalya, Sanatın Başkenti
İtalya, mimarinin başkenti olarak sizi şaşkına çevirmekle kalmayacak başınızı döndürecektir. Giden hemen herkesin ağzına sakız olmuş bir söz vardır İtalya için, ‘Açık Hava Müzesi…’ Bu geleneği ben de bozmuyorum ve haykırıyorum! İtalya dünya ülkeleri arasında gerçekten bir Açık Hava Müzesi… Eğer siz de benim gibi doğayı, mimari yapıları, sanatı, müzeleri, kültürü ve sokakları seviyorsanız İtalya tam size göre.
Bizim Kuzey ve Güney İtalya gözlemlerimizin dışında bu farklılığı İtalya’da yaşayanlar da söylüyor. Kuzey İtalyalılar ile Güney İtalyalılar birbirinden pek haz etmiyorlar. Kuzeyliler Güneylileri hor görürken, Güneyliler ise Kuzeylileri kendilerini beğenmiş ve sevimsiz buluyorlar.