Polonya’da Macera Dolu Bir Erasmus Günlüğü

Polonya’da Macera Dolu Bir Erasmus Günlüğü

Erasmus mu dedi biri? Üniversite okuyup da Erasmus yapmamak olur mu hiç? Vizyon olarak çok şey katacak ve eve geri döndüğünüzde aslında sizin için birçok şeyin değiştiğini göreceğiniz bir süreç bu. Hele bir de Erasmus sınavına öylesine girip geçtiyseniz ve zorluk dolu bu sürece hazırlıksız yakalandıysanız süreç daha da bir heyecanlı oluyor.

Acaba belgeler yetişecek mi? Bana vize verirler mi? Tek başıma bilmediğim bir ülkedeki üniversiteyi nasıl bulacağım? Allah’ım çok fazla ders var, ben nasıl geçeceğim? Hangi ülkede nereleri gezmeliyim? Dönerken her şeyi geride bırakıp hayatıma devam edip, Erasmus’taki kadar özgür hissedebilecek miyim? Bu soruların hepsinin cevabını az da olsa bulabileceğiniz bu günlüğümü okusanız iyi edersiniz. 🙂

1. Erasmus'a gitmeden önce neler yapmalıyım?

1. Erasmus'a gitmeden önce neler yapmalıyım?

Erasmus yapmaya sınavı geçtikten sonra karar verdim ben. Çünkü sınava öylesine, kendimi denemek için İngilizce hocamın tavsiyesi üzerine girmiştim. Sonra her şey anlamadan gelişti. Hangi ülkeye gitmeliyim diye araştırma yapmaya başladım, herkesten ”Polonya ucuz ülke oraya git, bol bol gezersin hem konumu da güzel.” cümlesini duymaya başlamıştım.

Tercih yaptım, sonrasında gerekli belgeleri hazırlamaya koyuldum, bu süreçte üniversitenizin Erasmus ofisiyle sürekli kontakt halinde olmanızı, bir şey hakkında fikriniz yoksa danışmanızı öneririm. Zira tek bilmeyen sadece siz değilsiniz, çekinmeyin, mutlaka faydası olacaktır.

2. Vize alma sürecim aslında kolay oldu diyebilirim.

2. Vize alma sürecim aslında kolay oldu diyebilirim.

Havanın soğuk olmasıyla birlikte yolların kapanması ve vize randevunuzu iptal etmek zorunda kalmıyorsanız, evet kolay bir süreç. Ama stresli tabi. Üniversitem ”Karkonosze College ( KPSW)” idi. Polonya’nın küçük bir ili olan Jelenia Gora’da. Yeşillikleriyle köyü andıran sakin ve güzel bir il. Eğer siz de gidecekseniz Berlin SXF havalimanından sonra Polskibus ile kolayca ve daha ucuza gidebilirsiniz.

3. Erasmus üniversiteme gidişim

3. Erasmus üniversiteme gidişim

Erasmus yapacak olanların bir endişesi de -benimki gibi- şehre inince ”okulu nasıl bulacağım?” sorusudur. Benim tavsiyem gitmeden önce okulunuzun facebook sayfasına girip oradaki Türk öğrencileri bulmak ya da bir body / mentor edinmek. Sağolsunlar, beni gittiğim üniversitedeki 3 centilmen karşılayıp orası hakkında bilgi verip, oradaki diğer Erasmus öğrencileriyle tanıştırmışlardı. Daha sonra 30 ects doldurmam gerektiği için almak zorunda olduğum 19 derse gitmeye başladım. Kendi bölüm derslerinizin dışında ders almak zorundaysanız eğer, ilginizi çekecek birçok ders var. Ben okul öncesi öğretmenliği okuyorken aynı zamanda voleybol, yüzme, dans ve ritim, dövüş sanatları, doğa yürüyüşü gibi derslerde almıştım ve çok eğlenip bir sürü yeni şey öğrenmiştim.

4. Okurken aynı zamanda da nereleri gezmeliyim sorunsalı

4. Okurken aynı zamanda da nereleri gezmeliyim sorunsalı

”Sizce nerelere gitmeliyim, siz nereleri önerirsiniz?” sorularını bence kimseye sormayın. Hayallerinizde nereyi görmek varsa en çok neyi merak ediyorsanız, atlayın ve oraya gidin. Herkesin gittiği o çok da popüler yerlere gitmek zorunda değilsiniz. Ben gidemediğim ama merak ettiğim yerlere gidemediğim için pişmanım. Bu yüzden siz gidin 🙂 İşe şöyle başlayın, elinize bir kalem bir kağıt alın ve aklınıza gelen gitmek istediğiniz yerleri yazın, daha sonra rotanızı belirleyin ve bilet, kalacak yer ayarlamaya başlayın. Bunları önceden yapmanız, daha ucuza gitmenizi sağlayabilir. Gittiğim yerleri de burada dursun diye şuraya yazıyorum.

5. Erasmus'umun ilk gezi durağı Polonya’nın en kültürel şehri : Wroclaw

5. Erasmus'umun ilk gezi durağı Polonya’nın en kültürel şehri : Wroclaw

Wroclaw, o ünlü büyük hayvanat bahçesine, aynı zamanda mimarisinin ilgi çektiği binalarıyla sarılı olan old town’a gidin ve orada satılan lezzetini unutamayacağınız tredelniği mutlaka yiyin. Şehrin beklenmedik yerlerinde karşınıza çıkan cüceleri görürseniz de şaşırmayın.

6. Aşık olacağınız şehir : Prag

6. Aşık olacağınız şehir : Prag

Burası Erasmus’a gelip de günlerce aç kaldığımız günlerin sona erdiği yer oldu. Kebapstar sayesinde. Aşıklar şehri olan Prag’ı kebapstarla başlatmak istemezdim ama Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi de fiziksel ihtiyaçların önce geldiğini söylüyor. 🙂

Şehre indiğinizde bir taraf mimari yapısıyla, Karlüv Most’uyla, Franz Kafka’sıyla, kalesiyle, ihtişamlı katedraliyle sizi tarihin içine çekerken; bir başka tarafı da istiklalin üçle çarpılmış hali olan caddesinde yürürken kapitalizmi buram buram hissedeceğiniz o büyük markalarla dolu. Her şeyiyle sizi büyüleyecek olan Prag’da gözlerinizi kapatıp hayallerinizi oranın havasıyla ve kalabalığın sesleriyle bir kez daha düşünün.

7. Polonya’ya gelip de dönmeden görülmesi gereken yer : Krakow

7. Polonya’ya gelip de dönmeden görülmesi gereken yer : Krakow

Krakow’a gidişimizi unutamamamın en büyük sebebidir o tren kompartımandaki yaşadıklarımız… Hayatımda o kadar çok güldüğümü sanırım hatırlamıyorum, yanımıza oturan sarhoş çekik teyze de Krakow deyince aklıma ilk gelenlerden olacak. Tabi bir de iki arkadaşımızı Auschwichtz’de kaybedip başlarına neler geldi diye türlü senaryolar yazdığımız da..

Trenden inince servislere binip Auschwichtz’e yol almıştık. Yahudilere onca yapılan zulmün bir hayli filmlerini izlediğim için ben çok etkilenmiştim. Gerçekten o şehre gidip de orayı görmediyseniz büyük eksiklik bence. Bir zamanlar ölümün kol gezdiği o bahçelerde şimdi çimler yeşermiş, çiçekler açmış..

8. Resmi dili Almanca'dan çok Türkçe olan şehir : Berlin

8. Resmi dili Almanca'dan çok Türkçe olan şehir : Berlin

Berlin, ulaşım hattının en düzenli ve basit olduğu en temiz şehir. Almanya’ya giriş yaptığınızda alman disiplinini gerçekten hissediyorsunuz. Ayrıca her yer Türklerle dolu. Biz Berlin’e plan yapmadan gitmiştik yani herhangi bir hazırlık yapmadan. Sahibi Türk olan bir tahtakale benzeri bir yere girip harita istemiştik, sağolsun abi bize gidilecek bütün yerleri işaretleyip ulaşımda neler kullanabiliriz diye anlatmıştı. Marketleri ve diğer alışveriş yerlerini gezdiğimizde alım gücünün ne kadar yüksek bir ülke olduğunu görmüştük.

9. Butik bir şehir olan sevimli yer : Brugge

9. Butik bir şehir olan sevimli yer : Brugge

Diğer adıyla küçük Venedik olan Brugge, şehrin içindeki kanallarıyla daha da ayrı bir güzel olmuş. Büyük şehirlerin gürültüsünden uzak, her şeyin küçük ve kendi içinde olduğu turistik bir şehir.

10. Hayal kırıklığım : Brüksel

10. Hayal kırıklığım : Brüksel

Bir de şu Brüksel’i görelim diyerek indik otobüsten.. Şehrin ne kadar pis olduğuna şahit olduk yerdeki çöplerle ve havadaki o kötü -sidik- kokusuyla. Neyse ki o büyük ve görkemli Grand Palace meydanıyla.. İşeyen çocuk heykelini de görmeden gitmek olmazdı. He bir de yanındaki Waffle’cıdan da waffle yemeden tabi.

11. Bisikletin arabalardan daha çok hakka sahip olduğu şehir : Amsterdam

11. Bisikletin arabalardan daha çok hakka sahip olduğu şehir : Amsterdam

Daha şehre ayak basmadan maceranın doruğuna vurduğumuz şehir burası. Otobüsten inip şehre giden trenlere biletsiz binip kontrole geldiğini sandığımız görevli bize herhangi bir şey sormasın diye orada hatim indirmiştik galiba 😀 Kalabalık caddeleriyle, o güzel patates kızartmasıyla, karşımıza aniden çıkan Red Light Caddesi’yle bolca eğlendiğimiz ve çok çok sevdiğimiz bir şehir olarak kaldı bende …

12. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı şehir : Paris !

12. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı şehir : Paris !

İner inmez Arc de Triomphe’ye gittik, oradan Champ-elysses, ve Concorde meydanı… Akşam üstü de Eyfel Kulesi’ne gidip geceyi orada geçirmeye karar verdik. Gitarıyla çok güzel şarkılar söyleyen Cham’ı dinledik Eyfel manzarasıyla.. John LEGENG- all of me’yi istek yaptım.. Ve kendimi elimde kutu para toplarken buldum… Cham çok tatlıydı, beni yanına çağırırıp sohbet etmişti.. Ve onunla birlikte şarkı söylememi istemişti. Gecenin sonunda hava birden soğudu ve biz dışarda kalamayacağımızı anladık. Cham bizi Notre Dame civarına götürdü, orada hostellerin daha ucuz ve güvenilir olduğunu, hostel bulamazsak da sabaha kadar açık kafelerin olduğunu söyledi.. Numarasını verip ayrıldı. Biz de gördüğümüz Türk dönercisine girdik ve bizi öyle misafir ettiler ki anlatamayız..

Avrupa’da ” ayran” içtik. Sonra sabah Paris’in bir mahallesinde işkembe çorbası içtik. Bu kadar çok Türk’ün olması bizi şaşırtmıştı, bir de Notre Dame çevresinde sabah 6 civarında 100 tane koşuşan fareler de.. Buraya yazmaya kalksam sığmayacak kadar duyguyu barındırdık orada.. Bir de lütfen Paris’e giderseniz Beauvais Havalimanı’nı tercih etmeyin, çünkü bakkal gibi 11’de kapanıyor ve şehrin çok dışında bir yer, yoksa dışarıda kalıp bronşit olabilirsiniz… 🙂

13. Tipik bir Almanya şehrinden daha fazlası : Dresden

13. Tipik bir Almanya şehrinden daha fazlası : Dresden

Polonya’dan trenle 2-3 saatte gittiğimiz bir Almanya şehridir, Dresden. Elbe Nehri’nin duruluğu ve parlaklığı mutlaka dikkatinizi çekecektir. Biz ilk olarak barok tarzıyla yapılmış Zwinger Sarayı’na gittik, görseldeki fotoğraf da oradan. 300 yıllık bir yapının hayranlık uyandıracak bir güzelliği vardı. Üstelik, temiz ve düzenli olması ile yine aklımda yer edindi, klasik bir Almanya şehri gibi.

14. Her güzel şeyin bir sonu vardır : Dönüş hazırlıkları

14. Her güzel şeyin bir sonu vardır : Dönüş hazırlıkları

Dönmeden önce üniversitenizin sayfasına girip neler yapmanız gerektiğini bir okuyun ki daha sonra bu süreçte bir zorluk yaşamayın. Ben transkriptimi alıp dönüş hazırlıklarına başlamıştım. (Transkriptimde hata olduğunu Türkiye’de fark ettiğim için siz alırken bir kontrol edin derim, zira süreç bir hayli uzuyor.)

15. Polonya'dan ayrılırken ne kadar üzüldüğümü anlatamam.

15. Polonya'dan ayrılırken ne kadar üzüldüğümü anlatamam.

Polonya’dan ayrılırken ne kadar üzüldüğümü, orasını evim gibi kabullendiğimi ve şu an bile orayı çok özlediğimi yazmak istedim. Geriye dönüp de baktığımda hayatımda aldığım en doğru kararın Erasmus’a gitmek olduğunun farkına vardım. Çünkü bir sürü farklı kültürle tanışmak, farklı yaşam stilleri görmek insana farklı bakış açısı kazandırıyor. Üstelik size hoşgörülü olmayı da öğretiyor.

Dilinizi geliştirmeyi, farklı dersler alıp yaşadığınız bu güzel deneyimleri saymıyorum bile. Hayatın sadece üniversitedeki finalleri geçerek ve her gün aynı şeyleri yaparak çok da eğlenceli olmadığını, yeni şeyler keşfetmeyi ve beraberinde öğrenmeyi ve kendinize farklı bir vizyon kazandırdığını Erasmus’ta öğrendim ben. En önemlisi de artık bir şey yapmaya niyetlendiğinizde korkmayıp durmadan denemeyi, kimseye eyvallah demeden çantanızı alıp gitmeyi öğretiyor. Bu yüzden lütfen ama lütfen gidin, gezin, okuyun, görün. Hayata başka yerlerden başka gözlerden de bakın..

YAZAR HAKKINDA
Pınar Yılmaz