Work and Travel Günlüğü: Hayallerimin Ötesi Amerika’ya Yolculuk
Bu maceraya nasıl başlanır nasıl anlatılır bilmiyorum her şey tam 4 yıl önce bir blogda Work and Travel ile ilgili bir yazıyı görmem ile başladı. Ailemi ikna etmeme tam tamına 4 yıldır uğraş vermiştim. Artık son sınıfa geldiğimde anlamıştım, Work and Travel ile Amerika’ya gitmeliyim ne olursa olsun gitmeliydim. Work and Travel şirketlerini araştırdım ve gittim bir Work and Travel şirketine kaydoldum.
1. Kalp krizi geçirmek üzere olduğum gün: “Fuar Günü”
Fuar günü çattı, iş heyecanı malum. Her şey güzeldi hoştu tabi işvereniniz ile konuşmanız gerekiyor işe alım için. Peki ben ne yaptım? Heyecandan konuşamadım, hatta kekeledim. Ama güler yüzlü olduğum için ikinci sansı verdi ve konuştum. Bu sayede lifeguard’lığı kapmıştım. Çok heyecanlıydım hem sevdiğim bir işi almıştım hem de hayallerimin ülkesi Amerika’ya gitmeye çok yaklaşmıştım. Günler birbirini kovaladı. Sıra vize gününe geldi. Ne mi oldu peki?
2. Finale sayılı günler kala: “1 değil 2 kere girdiğim vize görüşmesi"
Vize günü geldi çattı; Ankara Konsolosluğu’nun önünde beklemeye başladık. Stres tavandı. Kendimi oyalamak için her şeye gülüyorum. Evet bu gülmelerimin sonucu ne mi oldu? Ben 4. sınıfım diye çekik gözlü bayan bana vermedi vizeyi. Üzüldüm mü evet ama pes etmedim. Daha sonra İstanbul’a vize görüşmesine gittim. 20 gün sonra Amerika’ya gitmeliydim, konsolosluğa girdim. Evet, evet korkmadı değilim ama öz güvenimi son haddine kadar kullandım ve olumlu sonuç aldım. Eve geldim zıplaya zıplaya vizeyi almıştım.
3. Artık Amerika’yı keşfetme günü gelmişti.
Okul, mezuniyet, derslerim bitti. Sıra Amerika’ya gitme zamanına geldi. İçinizde acaba koskoca Amerika ne yapacağım, nedir, kimlerle kalacağım derdini düşünüyorsunuz. Neyse uçağa bindik; bizim uçuş Münih aktarmalıydı. Amerika’ya girmek için bizi bir sorguya soktular, herkes geçti bir tek ben şüpheli durumuna düştüm. Beni bir yere götürdüler, her tarafımı aradılar; çantamı falan. Bir şey bulamayınca beni yolladılar ama çok korkmuştum. Acaba Türkiye’ye mi gönderecekler beni diye düşündüm, kadın Amerikan polisi çok sert hatun, soru da soramıyorsun ki, her neyse Amerika’ya vardık.
4. Zor ve bir o kadar eğlendiğim vakit: “Work Vakti“
Wisconsin’ı ilk gördüğümde büyülendim, çok güzel yeşilliklerin içine kurulmuş bir kent. İlk gün başladı tabi. Su parkında lifeguard olarak çalışıyorduk, cazip geliyordu su parkı diye. Su parkında sakarlıklarım ile tanınmaya başlamıştım. Sürekli bir insan düşer mi? Evet o insan bendim, sürekli düşüyordum. Bir gün işim bitti breakroom’a gelmeye çalışıyorum ve o an merdivenlerden yuvarlanmış ve 1 hafta yürüyememiştim. Bir seferinde de müşterilerle birlikte botla düşmüştüm. Acısıyla tatlısıyla iş hayatı böyle geçiyordu. Gerçi güzeldi de. Ben yeri geliyor müşterilerle eğleniyordum. İnsanlara yok korkutucu değil deyip yolluyordum ama çok korkunç olduğunu son gün denediğimde fark etmiştim.
5. Bir ara topladım valizleri Türkiye’ye dönüyordum.
Müşteriler çok kafa insanlardı, çok eğleniyordum hatta bazen vaktin nasıl geçtiğini anlamıyordum. Tabi bazen de bi o kadar sıkıcı oluyordu ama bu fırsat deyip insanlarla sürekli konuşmaya çalışıp dilimi geliştirmeye çalıştım. Bu arada yeri geldi saydım sövdüm, bir ara topladım valizleri Türkiye’ye dönüyordum. O kadar bunalmıştım ama dönmeye kalktım arkadaşlarım ikna etti, iyi ki de öyle bir şey yapmamışım. Şimdi dönüp bakınca, ben çok özlüyorum orayı. Oda arkadaşlarım Zümrüt ve Gizemle sabahlara kadar eğlenip 2-3 saatlik uykuyla işe gidiyorduk. Erhan, Denizhan, Orkun daha bir sürü insanla son günlerimizde sabaha kadar batak atıp eğleniyorduk. Evet, yanlış duymadınız. Amerika’da batak masaları kurmuştuk. Şimdi konuştuğumuzda o günleri yad ediyoruz.
6. ''Of sonunda'' dediğim vakit geldi: “Chicago’dan New York’a Travel Vakti"
Neyse daha çok anlatacaklarım vardı ama şimdi de travel kısmını anlatmaya başlayayım. Evet Wisconsin‘den hüngür hüngür ağlayarak ayrıldım. Orası evim olmuştu. Travel’a ilk Chicago‘dan başladık. Bu arada biz 6 kişiydik. Zümrüt, Gizem, Orkun, Erhan, Denizhan ve Bendim.
7. Aşkla baktığım şehir: “Chicago”
Chicago’yu, hayalimin şehrini ilk gördüğümde aklım hayalim durdu. Çok güzeldi, Skydeck’e çıkıp şehre bakmak… Aklım hayalim durdu. Chicago’da gezmediğimiz yer kalmadı. Bir de yağmur yağıyordu, ne kadar yürüdük hatırlamıyorum bile. Sadece ayaklarım çok ağrımıştı. Navy Pier’e gittik ben artık bittim diye sızlanıyordum. Haliyle o kadar yürüyünce; iyice akşam olmuştu, havaalanına geldik. 2. durağımız olan Los Angeles‘a gitmek için 6 saat havaalanında bekleyip 5 saat uçmuştuk.
8. Kendimi Need For Speed'in içinde sandığım şehir: “Los Angeles“
Los Angeles havaalanına gelince çocukluğum gözüme geldi. Need For Speed, bunu erkekler daha çok bilir ama ben de oynardım ve hep o yere gitmek isterdim. Neyse arabamızı aldık bu arada suburban kiralamıştık. Yerleştik ve gezmeye Universal Studios’tan başladık. Hollywood felan derken kendimizi San Francisco‘da bulduk.
9. Tramvayın yolda durmasından faydalanıp beleşe binip tur attığımız şehir: “San Francisco''
San Francisco’da ise Golden Gate’teydim. İnanamıyordum, ”nasıl ya, gerçek olamaz” diyordum. Sonra ise San Francisco’nun o meşhur yokuşlarını yürüdük, tramvaya bindik akşamına Las Vegas‘a doğru yola çıktık.
10. ''Aman tanrım didim'' şehir: “Las Vegas”
Las Vegas, kumarhane kenti, o renkli sokaklarıyla Vegas’ı unutamam. Geziyorduk, bir dondurmacıya denk geldik, meğerse adam da Türk, bizi gülme krizine soktu. Bir taklit yeteneği var, en iyi komedyenlere bedel, her neyse kumarhaneler derken artık San Diego yolu göründü.
11. Film setinde sandığım o şehir: “San Diego”
Gittik sahiline varınca kendimi filmlerde hissettim. Güzel güzel kadınlar, yakışıklı erkekler sanki film çekiliyor. Biz de içinde figuran. Her neyse hayatımda ilk defa okyanusa burada girdim. Gece eğlenmeye gittik, oturduk okyanusa karşı bir barda sohbet ettik. Sonra bize Los Angeles yolu tekrar göründü. Bu arada arabayla 1000 mil yol almıştık. Artık uçağa binerek New York‘a yol aldık.
12. Titanic’i ilk kez görüp devasa gemiye baktıkları gibi baktığımız şehir: “New York”
O metrodan inip New York’a baktığımda, hani Titanic’i ilk kez görüp bakıyorlar ya, aynı öyle baktım şehre. 2 gün otelde kalıp 2 gün sokakta kaldığım bu şehirde 24 km yol yürüdük. Ee haliyle bu şehri avucumuzun içi gibi öğrendik. Bu sıralar Apple Store‘da da Iphone 7 çıkmıştı. Peki ne yaptık? Apple Store’da iPhone 7 plus bulamadık diye biz de her telefona fotoğraflarımızı çekip koyduk. New York’tan Türkiye’ye dönme vakti geldiğinde ise çok üzüldüm.
13. Teletabilerin veda zamanı geldi.
Eee ne mi oldu?
Yeri geldi ağladık,
Yeri geldi güldük,
Yeri geldi kavga ettik,
Yeri geldi otelde kaldık,
Yeri geldi arabada uyuduk,
Yeri geldi sokakta kaldık,
”Değdi mi?” soru bile değil. Kesinlikle herkesin yaşaması gereken bir tecrübe. Bu size yazdıklarım çok azı; emin olun daha fazlası var ama siz siz olun mutlaka yaşayın. Evet çok zor macera ama değeri hiç bir şeye değişilmez.
14. Work and Travel ile hayallerimi gerçekleştirdim!
Mezun olmasaydım tekrar gitmeyi çok isterdim. Benim için Work and Travel çok güzeldi, hem work hem travel. Travel’da hayalim San Francisco’ydu, hayallarimi gerçekleştirdim. Herkesin de hayallerini gerçekleştirmesini çok isterim. Ben yaptım siz de yapın; hayalerinizin peşinden koşun.
Evet work’te yeri geldi lanet ettim neden geldim dedim ama dönüp bakınca keşke oraya dönsem diyorum. Keşke şimdi yollasalar seve seve yaparım, çok güzel arkadaşlıklar edindim. Bence her öğrenci bi kere Work and Travel yapmalı, hem hayatı öğreniyorsunuz, hem yabancı arkadaşlarınız oluyor, hem de Amerika’ya gidiyorsunuz.