“Hiç Duymadık Burayı” Diyenlere 8 Adımda Brugge Rehberi
Belçika’ya bir şekilde yolu düşenlerin Brüksel’i görüp gittiklerine çoğu kez şahit oldum. Ama Avrupa’da ve Belçika’da görülmesi gereken en değerli şehrin Brugge olduğunu söylemeliyim. Peki Brugge’u bu kadar özel kılan mı ne?
1. Öncelikle atmosferi
Brugge hayallerimdeki gibi bir şehir. Küçük evler, minimal restoranlar, sürekli gülen ve mutlu insanlar, sizi değerli hissettiren turist sevdalı yerliler… Sokağa çıktığınız zaman özgürlüğü doruklarında yaşarken hem yeşilin hem mavinin hem de kahverenginin bir arada olduğu görürsünüz. 3 katı geçmeyen evleriyle, olmayan genç nüfusuyla, ellerinde kedisi köpeği yürüyüşe çıkan yaşlı insanlarıyla Brugge tam bir masal şehri. Her sokağın kanallara çıktığı, herkesin bisikletini sürdüğü, caddelerinin çikolata ve wafflecılarıyla dolu olduğu bir şehir düşünün. İnsanların mutsuz olmak için hiçbir sebebinin olmadığı gibi, turistleri de mutlu etmeye çalışmaları, wafflelarının lezizliği, çikolatalarının özelliği, biralarının çeşitliliği… Her şeyiyle Brugge görülmesi gereken şehirler arasında kesinlikle.
2. Öğrenci nüfusu az ama tam bir öğrenci şehri
İşte burada çok çelişkilerim var. Turist olarak giderseniz evvela çok güzel ve tam para harcamalık şehir. Ha öyle alışveriş falan değil. Bot turlarına, yiyeceklere, faytonlara, ulaşıma ve diğer küçük şehirlere taşımacılığa. Bir o kadar da pahalı bir şehir Brugge. Hem öğrenci şehri hem de değil derken bahsettiğim çelişki buydu. Öğrenci olarak alacağınız eğitimin çok kaliteli olması ama bir yandan da asla bütçe dostu bir şehir olmaması işin kötü yanı. Tabi her şehirde olduğu gibi bütçe yapmak devreye giriyor.
3. Fotoğrafçılar ve fotoğrafçılıkla uğraşanlar için velinimet
Sokakta yürürken kaldırım kenarını da çekseniz, dümdüz bir günden havayı da çekseniz, ya da önünüzde yürüyen yaşlı adamı da çekseniz o fotoğrafın yüksek düzeyde sanatsallığı var emin olun. Yani tam filtreleyip sosyal medyada paylaşmalık. Bir de Belfort Kulesi’nin tepesine çıkıp şöyle panoramik bir Brugge fotoğrafı çektiyseniz daha güzelini bulamazsınız, kefilim.
4. Küçük ama işlevi büyük şehirlerden Brugge
Kimi der işte yarım gününü ayır yeter bitti. Yok öyle bir şey. Brugge’da 5 ay geçirdim daha yetmedi bana. Her kiliseyi görüp, her sokağı keşfedip ve her birasını tatmadan dönülmez. Ha şöyle her yer muhteşem yapıdaki kiliselerle dolu. Laik olmaya Avrupa ülkelerinden biri Brugge. Kiliseye ve dini yapılara çok önem verilmiş ve gerçekten değeri biliniyor. Okul dönemimde derslerimizin dinle ve tarihle olan kısımlarını kiliselerde, müzelerde işlediğimizi hatırlıyorum. Tabi dini zorbalık için değil, öğretilecek konuyu yerinde öğrenmek için. Ancak girdiğimiz her müze ve her kilise adeta kendi başına bir sanat eseri. Yani kıyıda köşede küçük sokaklarda kalmış bir kilise bile sizi büyüleyebilir.
5. Tüm şehir UNESCO’nun koruması altında
Brugge’un UNESCO tarafından korumaya alınmış olmasının bazı yaptırımları varmış. Şöyle ki Brugge’da o şahane görünen evlerin dış cephelerinin birbirine çok benzemelerinin bir sebebi elbette var. İnsanlar kendi mülkleri olan evlerine bir perde alırken bile UNESCO’nun temsilcileriyle görüşüp rengine, desenine öyle karar veriyorlar. Eğer dış görünüşü şehrin geri kalanıyla ve konseptiyle uyum göstermiyorsa temsilciler ev sahibine o perdeyi aldırtmıyor. Bu merdivene konulan biblo için, zilin deseni için, bahçe çiti için, ektiğiniz ağacın boyutu ve cinsi için kısacası dışardan görülebilecek her şey için geçerli. İşte bu yüzden Brugge’un en merkezindeki ev de en dışında kalan ev de muhteşem mimariye ve minimalliğe sahip.
6. Brugge’un metro ağı yok
Brugge gerçekten küçük bir şehir ve etrafındaki birkaç küçük kasaba da dahil şehir içi ulaşım toplu taşıma anlamında otobüsle sağlanıyor sadece. Ve ona rağmen otobüsleri hiçbir zaman dopdolu göremezsiniz. Çünkü şehir nüfusunun yaşlı genç dinlemeden %80 kadarı bisiklet kullanıyor. Geri kalan da araba kullanıyor. Eğer aylardan mayıs değilse veya yaz aylarının başı değilse sokakta yürüyen insan görmeniz imkansız. Turistlerin genel olarak gezindiği merkezi yerden bahsetmiyorum. Basbaya okul yolu üzerinde bisikletim olmadığı zamanlarda sadece ben yürüyordum. Eğer hava güzelleşmediyse insanlar sadece bisiklet sürüyor ya da arabalarını kullanıyorlar. Bu arada Brugge’da en küçük ara yolda bile bisiklet yolu var. Yani bisikletliler yayalardan bile öncelikli bu şehirde. Kışın oldukça sert ve soğuk geçer burada. Ama hava 15 in üzerine çıkınca sokakta yarım kollu veya şort giyenleri de görebilirsiniz. Çünkü gerçekten güneş buralı insanlar için çok ama çok önemli. Hele yaz aylarından ne kadar keyif aldıklarını anlatmama bile gerek yok.
7. Deniz veya sahil Brugge merkezde yok maalesef
Ancak 15 dakikalık bir belediye otobüsü ile yakın kasaba ve şehirlerden olan De Haan ya da Oostende’e giderseniz sahilin alasını görürsünüz. Hele yaza yaklaşırken suya girmeseler bile o sahil boyunca güneşlenen binlerce insan görmeniz olası. Belçika’nın dört bir yanından gelip sadece güneşleniyorlar. Zevk meselesi tabi.
8. Belçika’nın resmi dili yok ya da varsa 3 tane işte bildiğiniz gibi
Öğretilen ikinci yabancı dil İngilizce değil. İngilizce eğitimine ortaokulda başlıyorlar. İkinci dilleri ise Flaman tarafta Fransızca, Valonya tarafında ise Felemenkçe. Almanca tarafında ise İngilizce, Fransızca veya Felemenkçe olarak değişiyor. Bu arada Brüksel iki bölgeye de dahil değil. Hatta Belçika’nın iki bölgeden de olmayan tek şehri Brüksel.
Brugge hakkında kısa ve yüzeysel bir özet geçtim sizler için. Eğer yolunuz bu taraflara düşerse mutlaka ama mutlaka görmeden ayrılmayın.
Brugge ile ilgili bu içerikleri de mutlaka okuyun!
- Çikolata Tadında Bir Erasmus Macerası: Belçika’da Erasmus
- 5 Ayda Erasmus ve Avrupa, Bir Ömür Boyu Hatıra!
- Erasmus’tan Sonra 5 ‘’Keşke’’ ve ‘’İyi ki’’