Edebiyata Düşkün Gezginlerin En Uğrak Noktası: Dublin

Edebiyata Düşkün Gezginlerin En Uğrak Noktası: Dublin

Dublin, İrlanda’nın başkenti, yeşili bol, eğlencesi tavan, çikolatası lezzetli, insanı mutlu ve kibar olan bir şehir. Ayrıca Dublin, son zamanlarda edebiyata düşkün gezginlerinin en uğrak noktası… İşte size Dublin gezi rehberi…

Dublin’e gitmek uzun zamandır aklımda olan bir şeydi. Açıkçası doğum günüm olan 17 Mart’ın St. Patrick’s Day ile aynı güne denk geldiğini fark etmemle beraber eğlenceli İrlanda insanlarını ve kültürünü merak etmeye başlamıştım. Biraz araştırıp çok güzel bir yer olduğunu da görünce seyahat edilecek yerler listeme hemen aldım. Genellikle gezginlerin seyahat planlarında ilk sıralarda gelmiyor güzel Dublin. Sanırım Schengen üyesi olmadığı için. Vize alma kısmı Dublin planlarının ertelenmesine sebep oluyor.

Şöyle ki; Dublin’e gidebilmek için İrlanda’nın güney kısmı olan İrlanda Cumhuriyeti vizesi gerekiyor. Ancak Türkler için istisnai ve güzel bir durumu var. Visa Waiver Programı kapsamında  eğer geçerli bir Birleşik Krallık vizeniz varsa ve bu vize ile İngiltere’ye girdiyseniz, orada 24 saat geçirmiş olmak koşulu ile Dublin’e 10 günlüğüne girebilirsiniz.

Önce Londra ardından Dublin planı yaparak bir taşta iki kuşta vurabilirsiniz. Havaalanından şehre ulaşım kolay, tek otobüs ile şehrin göbeğine kadar geliyorsunuz. Tam da bu noktada “Allah’ım cennete mi düştüm?” dediğimi hatırlıyorum. Bu ne güzellik, bu ne mutluluk, bu ne oksijen!

İrlanda’nın kendi dili Gaelce (Gaelik) ama halk arasında hep İngilizce konuşuluyor. Havaalanında itibaren başlıyor Gaelce yazılan, İngilizce’ye hiç mi hiç benzemeyen o tabelalar. Liffey nehri şehri ortadan ikiye bölüyor. Rivayete göre eskiden kuzeyde bulunanlar daha fakir güneyde bulunanlar ise  daha zengin ve ukala olarak bilinirmiş. İrlanda’da ekonomik koşulların düzelmesinden sonra bu ayrım kalkmış.

Şehirde iki tane önemli cadde var. Güney de yer alan Grafton Street ve kuzeyde yer alan O’Connell Street. Mağazalar kuzey de O’Connell ve civarında yoğunlaşıyor. Burada postane baskısı olayı nedeniyle General Post Office (Dublin Genel Postanesi) tarihi öneme sahip.

Postane baskısı: İrlanda’nın Birleşik Krallık karşısındaki bağımsızlık mücadelesinde önem arz ediyor. İrlandalılar çok kan kaybediyor ancak postaneye İrlanda bayrağını dikerek bağımsızlık ilan ediyorlar. Gelelim Liffey nehri güneyine. Temple Bar bölgesi barların, café ve restoranların çok yoğun olduğu herkesin eğlenmek için geldiği yer.

Dublin’de ilgimi çeken bir konu şu oldu genci yaşlısı herkes aynı mekanda eğleniyor. Mesela bir anda yan masadaki teyzeyle sohbet etmeye başlıyorsunuz sonra yakınlardaki bir grup insan da size dahil oluyor. Birlikte şarkılar söyleniyor, İrlanda müziğinde dans ediliyor. Ne yaş farkı kalıyor ne de millet farkı önemseniyor. Herkes mutlu herkes o anı yaşıyor.

Temple Bar bölgesinin en popüler mekanı, aynı ismi taşıyan Temple Bar. Burada gece gündüz demeden sürekli canlı müzik var. Bu nedenle günün her saati kalabalık oluyor. Aynı zamanda bu mekanda en uzun süre (114 saat) aralıksız gitar çalma konusunda Guinness dünya rekoru kırılmış. Dublin’de yeşilin rengi bambaşka. Gerçekten İrlanda yeşili diye bir gerçek var. Şehrin göbeğindeki St Stephan’s Green Park’ta bunu kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Parkın içerisinde harika bir göl yer alıyor. Öyle huzur veren bir ortamı var ki doyasıya vakit geçirmek istiyorsunuz.

İrlanda’nın en eski üniversitesi, Trinity College insanı kendisine hayran bırakıyor. Kocaman bir bahçeye sahip üniversite şehrin göbeğinde olduğu için gezginlerin akınına uğruyor.

Öyle bir kütüphanesi var ki, Long Room kapısından içeri girdiğim an kendimi kaybettim ve Harry Potter film karesindeyim sandım. Bu salonda 200.000 kadar eski kitap var. Bütün kitapları uzun raflara inci gibi dizmişler. Her bölmenin önünde bir filiozofun heykeli duruyor. Book of Kells ismindeki dünyaca ünlü kitap dokuzuncu yüzyılda yazılmış. El yazması olan kitap İncil ve bazı inançları içeriyor. Camın arkasındaki bu kitabı da görebiliyorsunuz.

Dublin 2015 yılında UNESCO tarafından “Edebiyat Başkenti” olarak seçilmiş. Dünyaca ünlü yazarlara ev sahipliği yapmış. Bernard Shaw, James Joyce, Oscar Wilde, Samuel Beckett bu şehrin önemli edebiyatçılarından sadece birkaçı. Edebiyat tutkunları Dublin’de James Joyce Müzesini ve Kültür Merkezini, Samuel Beckett ve James Joyce Köprülerini gezebilir ve Bernard Shaw Bar’da sanatçıları görebilir. Şehrin güney yakasında gezerken  St Patrick’s Cathedral’e ve Christ Church’e de uğrayabilirsiniz. St. Patrick’s Cathedrali, İrlanda’nın en büyük kathedrali. İçerisi çok geniş ve çok büyük.  Christ Church ise Dublin’deki en eski yapısı etrafı eskiden Vikinglerin yerleşim yeriymiş. Hemen yanında ki Dublin Castle’de uğrayabilirsiniz.

Turist akınına uğrayan bir başka yer ise Guinness Storehouse. Önceden internet üzerinden biletinizi alırsanız içeri girişiniz daha rahat olur. Buraya yaklaşık 2 saatinizi ayırmanız gerekiyor çünkü 6 katlı bu binayı yavaş yavaş gezmelisiniz. En üst katındaki Gravity Bar’dan  Dublin’i 360 derece görebiliyorsunuz. Dublin’de benim cok sevdiğim yerlerden biri Dún Loaghaire oldu. Burası Dublin’in güney batı kıyısında yer alan, renkli villaların bulunduğu çok tatlı bir liman kasabası. Burada balıkçılık ve yelkencilik çok yaygın. Kocaman bir iskelesi ve ucunda da feneri var. Deniz manzarası muhteşem.

Burada  ninty-nine ice-cream dedikleri külahta dondurma satıyorlar, ortasında Flake çikolata var. Çesitli soslarla da servis ediliyor. Dondurma oldukça yumuşak ve lezzetli. Yediğimde çocukluğuma geri dönmüştüm. Devamında araba ile hemen 10 dakika mesafede Dalkey’e uğradık. Burası orta çağdan beri liman olarak kullanılan bir kasaba. Yeşilden başka bir renk görmek neredeyse imkansız. Arabayla tepye kadar çıktık. Killiney Hill Park isminde çok güzel bir parkın içinden yürüyerek geçtik ve şehrin manzarasını yukarıdan izledik. Dalkey’in en işlek caddesi olan Castle Street üzerinde çok tatlı restoranlar ve barlar bulunuyor. Kimisi modern kimisi Ortaçağ’dan kalmış gibi. Biz yemek için 1909 Restaurant’a gittik ve çok memnun kaldık.

İrlanda’da bilişim ve teknoloji şirketleri teşvik ediliyor, bu sektördeki şirketler daha az vergi ödüyorlar. Bu nedenle Google, Facebook, Linkedin gibi internet devlerinin Avrupa merkezleri Dublin’de yer alıyor. Google’da çalışan arkadaşlarım olduğu için Google ofisini gezme şansım oldu, şimdiye kadar gördüğüm çalışma ortamlarından çok farklıydı, oldukça renkli ve dinamikti. Konum olarak Grand Canal kenarında yer alıyor, terasının manzarası herhalde tüm Dublin’i görmemi sağlamıştır.

Butlers’ın merkezi burada bulunuyor. Şehrin merkezinde birkaç farklı noktada mağazaları ve içerisinde café kısmları yer alıyor. Benim gibi eğer güzel çikolataya düşkünseniz mutlaka denemelisiniz. Klasik ve sade çikolatalar dışında gurme çikolataları da mevcut.

Akşam yemeğinde keyif yapmak isteyenlere bir akşam Hotel The Dean’ın en üst katında bulunan Sophie’s restorana gitmelerini tavsiye ederim. Hem Dublin manzarası çok hoş gözüküyor hem de yemekleri. Hava kararmadan giderseniz yemeğinizi yerken güneşin batışını da izleyebilirsiniz.

Fotoğraflar: Selva ADAK KOÇAK / Instagram: @mytravelbreak

Dublin ile ilgili bu içerikleri de mutlaka okuyun!

YAZAR HAKKINDA
Serap Aksoy

Mersin'de doğup, üniversite hayatına İstanbul'da devam eden; gezme aşkıyla dolu, kedi ve kahve müptelası biri. Yabancı diller ve kitap okumak en büyük hobilerim.

''Every accomplishment start with the decision to try!''